Her iki Üniversite Türk-Alman İliskileri alanında çalışma yapan akademisyenlere Almanya IKG Enstitüsü Koordinatörlügünde 600 yıllık Würzburg Julius Maximilians Üniversitesinde bilimsel sunum yapma imkanı sağladı.
Konya Selçuk Üniversitesi, Antalya Akdeniz Üniversitesi, Würzburg Julius Maximilians Üniversitesi ve Almanya IKG Enstitüsü tarafından düzenlenen sempozyumda konuşmacılar arasında Gazette Aktuell yayıncısı ve gazeteci Salih Şahin de yer aldı.“Almanya’ya gelen Birinci Nesil TürklerinDini İhtiyaçlarının Karşılanmasında Ortaya Çıkan Sorunlar“başlıklı bir sunum yapan Şahin Türk ve Alman tarafını ilk kuşak Almanyalı Türklerin dini ihtiyaçlarını karılama konusunda sınıfta kaldıklarına dikkat çekti.
Gazete Salih Şahin konuşmasında “1960’lı yıllarda başlayan ekonomi odaklı Türk göçü hem Almanya hem de Türkiye tarafından ucu kestirilemeyen bir süreç idi. Bu durumda Almanlar ‘Gönderin gelsinler‘ şeklinde bir yaklaşım sergilerken Türkiye sadece ‚Daha çok gönderelim‘ havasında idi. Oysa Almanya’ya gidenler insan idi ve onların inançları vardı. Bu inançları gereği onlara ‘Müslüman’ denmişti. Çok gariptir ki, işçi alan taraf da, işçi gönderen taraf da Almanya’ya gelen Türk işçilerin dini inanç gereksinimleini düşünmemişlerdi.
Almanya tarafında en azından ‘İşçi istediğimiz halde, insanlar geldi’ şeklinde garip yaklaşımlar sergilenirken, Türkiye’de sadece işçilerden gelecek dövizin hesabı yapılmıştır” ifadesine yer verdi.
Katılımcıların ilgiyle izlediği sunumda Hollanda Avrupa İslam Üniversitesi “İslamifobi ve manevi rehberlik” yükke lisans öğrencisi ve gazeteci Salih Şahin özetle şunları söyledi:
“Almanya’ya gelen Türk işçilerinin 70’li yıların başına kadar bayram namazları, cuma namazları, dini nikahları ve din eğitimlerini nasıl aldıkları ile ilgili her iki tarafın arşivlerinde bir kayda ratlanmaması ise işin o tarafına hiç bakılmadığıdır. Bu eksiklik, Almanya’dan çok Türkiye devletinden kaynaklanmaktadır. Bahsekonu dönem ile ilgili sorulara Almanlar ‘Bu insanlar bir gün geri dönecek diye bekledik’ şeklinde cevap verirken, Türkiye tarafı, elinde döneme ait hiç bir kaydın olmamasının utancını-üzüntüsünü yaşamaktadır.
1960’lı yılarda Almanya’ya gönderilen Türk işçilerinin dini ve kültürel alanda ortaya çıkacak ihtiyaçları hiç dikkate alınmamıştır. Ne Almanya ne de Türkiye’de başlangıçta hiç bir hazırlığın yapılmadığını görüyoruz. Oysa din, dil ve kültür yaşayan ve düşünen bir insanın en temel ihtiyacı olduğu, ister evde, ister çarşıda, isterse uzaklardaki bir ülkede bir insan için olamazsa olmazlardandır, din ve din eğitimi.
Türklerin yoğun olarak göç ettigi ve günümüzde 3,5 milyonu bulan sayıları ile Almanya’daki en büyük göçmen kökenli grubu oluşturan Türk asıllı işçilerin tarihine dikkatinizi çekmek istiyorum.
1961 yılının Kasım ayında başlayan göç öncesi de Türk işçileri vardı Almanya’da. İki ülke arasında vize olmaması ve ekonomik nedenlere dayananan Almanya’ya işçi göçü ile ülkeye gelen Türklerin sayıları 20 bin civarındadır. Adnan Menderes Hükümetinin yoğun görüşmeleri ve Amerika’nın da desteği ile Türk işçilerinin Amanya’ya çalışma amaçlı gelmesi için 30 Ekim 1961 günü Türkiye ile Almanya arasında “İşçi Göçü Anlaşması “ imzalanmıştır.
TÜRKLER DİNİIHTIYAÇLARINI NASIL KARŞILADI KİMSE BİLMİYOR
Türkiye’de iş ve işçi bulma kurumuna yazılan Türk işçileri yoğun bir şekilde Almanya’nın yolunu turtarken Sirkeci tren istasyonundaki duygusal anlar gazetelere konu olmus ve birden Almanya’ya gitmek popüler hale gelmistir. 55 saat süren tren yolculuklarından sonra Münih tren istasyonuna inen Türk isçilerini karçılayan hiç bir kimsenin olmadığı gibi soracakları hiç bir soruya da cevap alamamaları onların yaşadığı en önemli sorunlardandır. Dilini ancak karşılaşacağı bir baska Türk işçi arkadaşı ile konuşabilen Türkler, dini yaşantı için daha çok sorunla karşılaşmışlardır. İlk yıllarda ancak kaldıkları barakalarda birazcık dini bilgisi olanlardan fayadalanan Türk işçileri 1962 yılından itibaren kaldıkları işçi barakalarında namaz kılmaya, bir müddet sonra da toplu halde çalıştıkları işyerlerinin yöneticilerinden aldıkları izin ile fabrikaların bahçesinde cuma namazları kılmaya başlamışlardır.
KENDİ GÖBEKLERİNİ KENDİLERİ KESTİLER
Türkler işverenlerin kendilerine tahsis ettiği basit barakalarda kendilerine cami, Cemevi ve mescitler kurarak bu ihtiyaçları gidermek için sürekli çaba sarfetmiş ve kendi göbeklerini kendilerinin kesmesinin gerekliliğine inanmışlardır. 1963 yılında Almanya’nın Schweinfurt şehrinde kendi aralarında örgütlenen Türk işçileri ilk camiyi fabrika barakalarından çıkarak şehir içinde kurmuşlardı. Cemevi ihtiyaçları da benzer bir şekilde halledilmeye çalışılırken Türkiye Cumhuriyeti de kısıtlı imkanları ile Almanya’da sayıları her geçen gün artan Türklerin sorunlarına hiç bir zaman müdahale edememiş ve yardımcı olamamıştır.
HÜKÜMET BÜTÇELERİNDE ALMANYALI TÜRKLERİN DÖVİZİNDEN YARARLANDILAR
Soğuk savaş döneminde ağır savunma bütçeleri ile nerede ise bütün imkanlarını savunma amaçlı olarak NATO’nun emrine veren Türkiye, Almanya Türklerinin sorunlarına ne zaman, ne de bütçe ayıracak durumdadır. Ancak dikkati çeken bir konudur ki Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Nihat Erim, Naim Talu, Ferit Melen ve Sadi Irmak hükümetlerinin bütçe kalemlerinde yüzde 17 ile 25 arası bir oran sürekli olarak işçi dövizleri ile karşılanmıştır. Bunun açıkça oylamasını yapan ve bütçelerin denk bağlanması için parmak kaldıran vekiller Almanya’daki işçilerin sorunları ile maalesef ilgilenme mecburiyetleri olduğunu hiç bir zaman düşünmemişlerdir.
İLK ÖĞRETMEN 1974, İLK DİN GÖREVLİSİ 1970 YILINDA ALMANYA’YA GÖNDERİLDİ
Bu dururumda ilk öğretmen 1974, ilk din görevlisi ise 1970 yılında Almanya’ya gönderilmiştir.
Sayıları 1 milyonu aşan Türk işçilerinin bir din ataşesinin de olması gerektiği ancak 1975 yılında tartışılmaya başlanmış ve ilk Din İşleri Muşaviri 1978 yılında konu edilmeye başlanmış veı 1979 yılı sonunda Almanya’ya ilk Din İşleri Müşavirlik kadrosu verilmiştir. 1974 sonrası ailelerin de Almanya’ya gelmesi ile yüz binlerce Türk çocuğunun da bu ihtiyaçları ortaya çıkmıştır.
“TÜRKİYE TÜRK İŞÇİLERİNDEN SADECE DÖVİZ BEKLEDİ”
1961 yılında başlayan anlaşmanın üzerinden 57 yıl geçmiş ve günümüzde Almanya’da 3,5 milyon civarında bir kitle oluşmuştur. Almanya Türklerinin sosyoljik tarihine bakıldığında ciddi bir eksiklik, aksaklık ve gariplikler ile dolu bir dönem ortaya çıkmaktadır.
Almanya’ya gönderilen Türk işçilerinden Türkiye siyasetinin sadece döviz beklediği bir iddia değil, acı bir gerçektir. Türklerin bilinen tarihinde en büyük planlı göç olarak tarihe geçen işçi göçünde dini ihtiyaçlar ile ilgili tek bir satırın bile olmaması bu alanda hem işçi gönderen hem de işçi alan ülkenin sorumluluklarını ortaya koymaktadır.
TÜRK DEVLETİNİN YAPAMADIĞINI TARİKATLAR ÜSTLENDİ
Türkiye Devleti’nin insanlara ulaştıramadığı dini hizmetler değişik grup, tarikat ve oluşumlar tarafından verilmeye başlanmış ve zamanla buralarda eğitim alanlar laik devletin sorunlarını değil, yapısını eleştirmeye başlamışlardır. Hatta bazıları daha da ileri giderek Türkiye’ye karşı başka ülkelere sempati beslemeye başlamışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılayamadığı dini ihtiyaçları başka ülkelerden destek alarak gidermeye çalışan gruplar da Almanya’da zamanla ciddi ekonomik gelir elde etmişler, hatta bu alanda önemli bir kitleyi arkalarına almışlardır.
Türk işçilerinin önemli bir bölümünün karanlık din eğitimi veren gruplardan uzak kalarak dini ihtiyaçlarını kendi imkanları ile karşılamaya çalışması ise takdire şayan bir konudur.”
Würzburg – Gazette Aktuell